Modern tıbbın en kritik alanlarından biri olan kan nakli, her gün milyonlarca insanın hayatını kurtarıyor. Ancak dünyada öyle bir kan grubu var ki, bırakın bulunmasını, varlığı bile tıp dünyasında “mucize” olarak görülüyor. Rh null, yani bilinen adıyla “altın kan”, bugüne kadar yalnızca 50 kişide tespit edildi ve bağış bulunması neredeyse imkânsız olduğu için uzmanlar tarafından dünyanın en değerli kanı olarak tanımlanıyor.
Rh null grubuna sahip bir kişi yaralandığında ya da acil kan nakline ihtiyaç duyduğunda, uygun donör bulma ihtimali olağanüstü düşük. Bu nedenle bu kişilere, uzun yıllar kullanılmak üzere kendi kanlarını dondurmaları öneriliyor.
Peki “altın kan”ı bu kadar değerli yapan ne? Ve en önemlisi: Bilim insanları gerçekten bu kanı laboratuvarda üretebilir mi?
Neden ‘altın kan’ olarak adlandırılıyor?
Kan grupları, alyuvarların yüzeyindeki antijenlere göre sınıflandırılıyor. En bilinen sistem ABO ve Rhesus (Rh) olsa da aslında dünya genelinde 47 farklı kan grubu sistemi ve 300’den fazla antijen bulunuyor.
Rh null kan grubunun farkı şu: Bu 50 antijenin hiçbiri yok.
Bu durum Rh null kanını tıpta benzersiz kılıyor çünkü:
- Rh null kan, ABO fark etmeksizin çok geniş bir hasta grubuna verilebiliyor.
- Bağışıklık reaksiyonu riski diğer kan türlerine göre çok düşük.
- Özellikle nadir kan gruplarına sahip kişiler için hayat kurtarıcı bir “evrensel donör” niteliği taşıyor.
Yine de Rh null sahipleri yalnızca kendi gruplarından kan alabiliyor, işte tehlike de burada başlıyor.
Rh null kan nasıl ortaya çıkıyor?
Son araştırmalar, bu kan grubunun RHAG adı verilen bir proteini etkileyen genetik mutasyon sonucu oluştuğunu ortaya koydu. Bu mutasyon, Rh antijenlerinin yüzeye taşınmasını engelliyor ve hücre tamamen “Rh’sız” hâle geliyor.
Bu genetik yapı o kadar nadir ki, dünya nüfusu içinde görülme oranı 6 milyonda 1.
Laboratuvarda üretmek mümkün mü?
Bilimsel çabalara göre evet, en azından teorik olarak.
İlk büyük başarı 2018’de geldi
Bristol Üniversitesi’nden Prof. Ash Toye ve ekibi, laboratuvarda yetiştirilen genç alyuvar hücrelerini kullanarak Rh null özellikli hücreler üretmeyi başardı.
Araştırma şöyle yapıldı:
- Laboratuvar ortamında alyuvar öncü hücreleri üretildi.
- Bu hücrelerde Crispr-Cas9 kullanılarak ABO, Rh, Kell, Duffy ve GPB gibi bağışıklık problemi yaratan antijenleri kodlayan genler devre dışı bırakıldı.
- Ortaya, tıp tarihinde ilk kez “çok geniş uyumluluğa sahip” bir prototip kan çıktı.
Bu yöntem, teoride Rh null kanı olmayan kişilerde bile “evrensel bağışçı” olabilecek yapay kan üretme ihtimalini gündeme taşıdı.
Kök hücrelerle yeni çalışmalar
Milwaukee Versiti Kan Araştırma Enstitüsü’nden Dr. Gregory Denomme ve ekibi, insan kök hücrelerinden Rh null özellikli alyuvarlar üretmeyi başardı. Ayrıca Kanada ve İspanya’daki ekipler de gen düzenleme ile farklı nadir kan tiplerini laboratuvarda yeniden üretmeyi deniyor.
Ancak önemli bir sorun var:
Laboratuvarda üretilen kırmızı kan hücrelerinin tam anlamıyla olgunlaşması hâlâ çok zor.
Bu nedenle laboratuvar ürünü kanın yaygın kullanıma girmesi için yıllar sürecek klinik testlere ihtiyaç var.
Peki Rh null kan ne zaman hastanelerde kullanılabilir?
Uzmanlara göre:
- Klinik kullanıma hazır yapay kanın yaygınlaşması en az 10–15 yıl alabilir.
- Gen düzenlemenin etik ve yasal çerçevesi birçok ülkede kısıtlayıcı.
- Üretim maliyetleri çok yüksek.
Bu yüzden “altın kan” hâlâ dünyada en çok aranan doğal kan türü olmayı sürdürüyor.
Prof. Toye şöyle özetliyor:
“Birinin kolundan kan almak hâlâ açık ara en kolay ve ekonomik yöntem. Ancak ender kan grupları için laboratuvarda üretim geleceğin en kritik adımı olabilir.”

















