Şanlıurfa’nın Örencik Mahallesi yakınlarında yükselen Göbeklitepe, arkeoloji dünyasının en çok konuşulan alanlarından biri olmaya devam ediyor. İnsanlık tarihini binlerce yıl geriye çeken buluntularıyla tanınan ören yerinde kazılar tam 30 yıldır sürüyor ve her sezon yepyeni keşifler gündeme geliyor.
Göbeklitepe’nin hikâyesi, 1963 yılında yapılan yüzey araştırmalarında fark edilen birkaç taş parçasıyla başlamıştı. Fakat kaderi asıl 1986’da tarlasını süren çiftçi Şavak Yıldız’ın bir heykelle karşılaşmasıyla değişti. Bu rastlantı, tarihin bilinen en eski anıtsal yapılarından birinin gün yüzüne çıkmasını sağlayacak süreci başlattı.
12 Bin Yıllık Gizem: Tonlarca Ağırlıktaki Dikilitaşlar Yeni Sırlarını Açıyor
1995’te Prof. Dr. Klaus Schmidt öncülüğünde başlayan bilimsel kazılar, kısa sürede neolitik döneme dair tüm bilinenlerin tartışmaya açılmasına neden oldu. Göbeklitepe’de bugüne kadar:
- 3 ila 6 metre yüksekliğinde,
- 40–60 ton ağırlığında,
- Yabani hayvan kabartmalarıyla süslü T biçimli dikilitaşlar ortaya çıkarıldı.
Bu dev yapılar, 8–30 metre çapındaki dairesel ve dikdörtgen planlı tapınaklarla birlikte, Göbeklitepe’nin yalnızca bir yerleşim yeri değil, ritüel amaçlı bir merkez olduğunu gösteriyor. Ayrıca 12 bin yıl öncesine tarihlenen insan heykelleri, dönemin kültürel dünyasına dair benzersiz ipuçları sunuyor.
UNESCO’dan “Dünya Mirası”na, Dünya Turizminin Yeni Rotasına
Göbeklitepe’nin bilimsel önemi kısa sürede uluslararası platformlarda yankı buldu. 2011’de UNESCO Geçici Liste’ye alınan alan, 2018’de Dünya Mirası statüsüne kavuştu. 2019’un “Göbeklitepe Yılı” ilan edilmesi ise burayı küresel bir ilgi odağına dönüştürdü.
Bugün Göbeklitepe, tatil günlerinde günlük 10 bini aşkın ziyaretçi ağırlıyor. Sadece akademik dünyanın değil, belgeselcilerin, arkeoloji tutkunlarının ve uluslararası medyanın da merceği burada.
Prof. Dr. Necmi Karul: “Burası Tarih Öncesinin En Elit Merkezlerinden Biri”
Kazı Başkanı Prof. Dr. Necmi Karul, Göbeklitepe’nin her yıl yeni sorular ve yeni bulgular ortaya çıkardığını belirtiyor:
“Göbeklitepe yalnızca bölgesel bir arkeolojik alan değil, tarih öncesi dünyanın merkezlerinden biri. Buradaki yapılar ve ritüel alanları, insanlık tarihinin nasıl örgütlendiğine dair yepyeni bir bakış sunuyor. 30 yıldır kazıyoruz ama halen her gün yeni bir bilgi elde ediyoruz.”
Karul’a göre Göbeklitepe’nin önemi yalnızca anıtsallığıyla sınırlı değil. Alanda bulunan yapılar, çağdaş yerleşmelerde ancak son yıllarda görülen uygulamalarla benzerlik gösteriyor. Bu da bölgedeki toplumların düşündüğümüzden çok daha organize olduğunu ortaya koyuyor.
Kazı ekibi, yalnızca buluntu çıkarmakla kalmıyor; bilgiyi toplumla buluşturmayı, Taş Tepeler Projesi kapsamında alanı daha anlaşılır hâle getirmeyi amaçlıyor.
Arazinin Eski Sahibi Mahmut Yıldız: “Her Gün Yeni Bir Şey Çıkıyor, Gurur Duyuyorum”
Göbeklitepe’nin ilk bulgularının ortaya çıktığı tarlanın eski sahibi Mahmut Yıldız, çalışmaları yakından takip eden isimlerden biri. Yıllar önce toprağında başlayan keşfin bugün dünya gündeminde yer almasının kendisini gururlandırdığını söyleyen Yıldız şöyle konuşuyor: “Buradan çıkan her yeni bulgu bizi daha da mutlu ediyor. 30 yıldır kazılıyor ve hâlâ her gün yeni bir şey bulunuyor. Burası dünya için bir hazine; bunun parçası olmak gurur verici.”

















